Sevimli Dostlarınıza İyi Gelecek

Petlerde Kanseri Anlamak

Kanser, beraberinde getirdiği sağlık sorunlarının yanı sıra, maddi ve manevi yönden uzun süreli mücadele gerektiren bir hastalıktır.

Kanser sözcüğü, tümör sözcüğüne göre bizleri daha fazla korkutur, ama bu korku yersizdir. Kanser bir tümör olarak tarif edilir. Bir tümör, hücrelerin kontrolsüz ve hızlı bir şekilde üremesidir, genellikle bir kitle ya da büyüme olarak düşünülür, ama bir tümör doğal haline bırakıldığında ölümle sonuçlanmayabilir. Bu nedenle tüm kanserler tümördür, ama her tümör kanser değildir.

Tümörü tarif etmenin daha basit bir yolu, davranışını incelemekle olur; ya iyi huylu (benign) yada kötü huyludur(malign). Maling bir tümör büyük bir olasılıkla metastaz yapacaktır; yani, bedenin başka kısımlarına sıçrayacaktır. Benign tümörler ise bedenin başka kısımlarına sıçramaz.

Tümörün iyi ya da kötü huylu olması nereden anlaşılır?

Bir tümörün iyi yada kötü huylu olduğunu anlamak için tümörden alınan doku parçaları veteriner hekimler tarafından mikroskop altında incelenir, buna da biyopsi denilir. Bir tümörün malign olduğunu tespit edildikten sonra, bireysel hücrelerin ortaya çıkışına göre derecesi de belirlenir. Malignite derecesinin (yani tehlike seviyesi) yüksek olması halinde, metastaz olasılığı da o kadar yüksektir.

İyi huylu benign tümörlerin metastaz yapma olasılığı çok daha küçük olduğu halde, onlar da bazı durumlarda ölümcül olabilir. Örneğin, çoğu beyin tümörü benign, ama yine de yaşamı tehdit ederler çünkü normal beyin işlevlerini engellerler ya da krize veya komaya neden olabilirler. Bunun da ötesinde, benign bez tümörleri ciddi sorunlara neden olabilecek hormonlar salgılayabilir, örneğin yüksek oranda insülin salgılayan pankreas tümörleri veya aşırı miktarda adrenalin üreten adrenal bez tümörleri gibi.

Eskisine göre vaka sayısı arttı mı?

Çoğu kişi, hayvanlarda tümör vakalarının arttığını gördüklerinden, bunun bazı nedenleri olması gerektiğini düşünüyor. Tümörler daha yaygın, eskisinden olduğundan çok daha fazla, ama pek çok faktör bu artışı açıklayabilir. Başlıca nedenlerden biri daha iyi beslenme, aşılanma, tedavi yöntemlerinin daha gelişmiş olması, teşhisler ve veteriner tıbbının gelişimi genelde bugüne kadar görülmemiş sayıda yaşlı kedi ile köpek, daha çok sayıda tümör ve kanser demek oluyor.

Pet sahipleri eskiye göre hayvanların teşhis ve tedavisinde çok daha fazla itina gösteriyorlar ve tümörlerin tanınması konusunda teknolohjik becelerilerin de artması ile birlikte, eskiye oranla tümörleri teşhis etmek olanağı da çok fazla. Bunun dışında doğal yaşam tarzından hayvanların kanserojen denen ve tümöre yol açan maddelere marız kalma olasılığı artmaktadır.

Kanseri tedavi etmenin ana yöntemi erken teşhis ve doğru tedavidir.

Tümörleri nasıl tanıyabiliriz?

Tümörlerin belirtileri, bedeni oluşturan hücrelerin türleri kadar çoktur. Belirtileri tamamiyle, hangi dokunun etkilenmiş olduğuna bağlıdır. Eğer bir tümör cilt üzerinde gelişirse, çoğu hayvan sahibi nunu fark edebilir ya da köpeğin o noktayı sık yaladığını görür.

Ağız içindeki tümörleri görebilmek için ağızın içi sık kontrol edilmeli ve aşırı salya, kötü kokulu nefes veya yeme zorlukları dikkate alınmalıdır. Cilt tümörlerinin görünümü bir et beni gibi yumuşak ve çıkıntılı olabilir, ya da bir yara gibi ülserleşmiş ve kızarmış olabilir.

Cilt altındaki tümörler çoğunlukla sahipleri tarafından petlerini okşadıklarında ya da fırçaladıklarında fark edilir. Cilt altındaki şişkinliklerin büyük bölümü benign yağ doku tümörleridir, bunlara lipoma denilir ve tedavi edilmeleri gerekmez; ancak cilt altında tehlikeli tümörler de oluşabilir.

Bazı durumlarda, ilk belirtisi köpeğin yürüyüşünde bir aksam veya hafif bir değişime olabilir. Bir kemik tümörü genellikle abi felç, yürüme veya oyun oynama isteksizliği ve etkilenen bölge incelendiğinde belirgin bir acıdır.

Karın içindeki tümörler genellikle çok yavaş ve çoğu zaman çok belirgin olmayan, çok büyük değişiklikler gösterebilen ve hatta zaman zaman gidip gelebilen belirtilerle ortaya çıkar. Çoğu hayvan zamanla tembelleşir, daha az yemek yer, kilo kaybeder, kusmaya başlar. İshal ya da kabız olur ve aşırı derecede su içer, ya da tam tersine su içmez ve idrar miktarları da aşırı derecede artar ya da azabilir. Bazı petler, tümör iyice gelişinceye kadar hemen hemen hiç bir belirti göstermeyebilir. Bazen, aslında son derece sağlıklı görünen bir hayvanda, rutin muayene sırasında bir karın içi tümörü fark edilebilir.

Kalp veya solunum sisteminde oluşan tümörler gitgide artan bir öksürüğe, hareketsizliğe, ani bayılmalara veya solunum güçlüğüne neden olabilir.

Sinirler üzerindeki tümörler normal sinir fonksiyonlarını etkiler; bu şekilde beyin tümörü krizlere, depresyona, görme yeteneğindeki değilmelere veya ani bayılmalar neden olabilirler.

Omuriliğindeki tümörler çoğu zaman koordinasyon bozukluklarına, zayıflığa veya felce neden olur.

Teşhis yolları neler?

İnsanlarla kıyaslandığında, hayvanlardaki tümörler teşhis sırasında daha ilerlemiş oluyor. Bu farklılığın nedeni, petlerin hastalıklarını, artık belirtilerin saklanmayacak bir derecede ilerlemiş olduğu bir noktaya gelinceye kadar gözardı etme ve hastalıklarını, rahatsızlıklarını gizleme eğiliminden kaynaklı olabilir. Hormon salgısına neden olan tümörler çoğu zaman kanda, özel kan testleri ile tespit edilebilen değişimlere yol açıyor, ama çoğu durumda kan testleri çok az bilgi sunuyor. Cilt üzerindeki her şiş ya da et beni biyopsi gerektirmez, çünkü çoğu cilt tümörü benign ve tamamıyla zararsızdır. Ancak bazı özellikler biyopsiyi gerektirebilir, bazen de bir tümörün büyümesini ve zamanla bir sorun teşkil edip etmeyeceğini görmek için beklemek yerine ameliyatla alınması akıllıca olur. Deneyimli uzmanlar tarafından yapıldığında ultrason muayeneleri, özellikle karın içindeki organları görmek için daha yararlı bir yönetimdir. Bu teknik, bedenin hemen her kesiminden görüler alınmasına olanak sağlar. Ama ultrasın bir tümörün yeri, boyutunu veya yapısını gösterebildiği halde, kesin bir teşhis için biyopsi gerekir. Biyopsi ile alınan örnekler, veteriner hekim tarafından doku örnekleri yorumlamasını bilen uzman bir veteriner patoloji laboratuvarına gönderilir.

Tedavi şansı var mı?

Petlerde kanseri tedavi etmenin yolları insanlardaki kadar çoktur.

Kanseri tedavi etmenin ana yöntemi erken teşhis ve doğru tedavidir. Petlerde kanseri tedavi etmenin yolları, insanlardaki kadar çoktur, ameliyat, kemoterapi ve ışın tedavileri gibi. Bir tedavi için sadece kitlenin alınması yetebileceği gibi, kemoterapi ve ışın tedavisi gibi zor yöntemler de gerektirebilir. Bazı tümörler için, ameliyatla alınmaları tedavinin ilk adımıdır. Bir tümörün ameliyat ile alınmasından sonra, metastazların oluşmasını önlemek veya mevcut metastazları küçültmek için kemoterapi uygulanabilir. Ayrıca kemoterapi ameliyat ile alınmaları mümkün olmayan tümörleri için de bir tedavi seçeneğidir. İnsanlarda kullanılan kemoterapinin aynısı kedi ve köpeklerde de kullanılır. Ancak mevcut kemoterapi ilaçlarının yan etkileri de fazladır. Ne var ki, hayvanlar kemoterapinin yan etkilerini insanlara göre daha iyi tolere edebiliyorlar. Zamanında ve uygun bir tedavi ile, tümör teşhisi konulmuş pek çok hasta aylar, hatta yıllar boyu mutlu ve hareketli bir yaşam sürdürebilir. Bu teşhis ile karşılaştığınızda veteriner hekiminize pek çok soru sormalısınız ve uygun tedaviye karar vermelisiniz. Kanser teşhisi, artık bir köpeğin ömrünün sonu anlamına gelmemektedir.

Veteriner tıbbındaki gelişmeler pek çok veteriner hekim tümörlerin teşhisi konusunda uzmanlaşmış durumdadır.

 

akademi web blog 2

Atopik Dermatit

Sebebi bilinmiyor, tedavisi zor ve hayat boyu hiç geçmeyebilir.

Deri, çok önemli bir organdır; canlılar güneşten, rüzgardan, tozdan, hastalıktan ve bir sürü şeyden korur. Fakat aynı zamanda deri çok hassas da bir organdır, o kadar etkene maruz kalmak kolay değil tabi. Hastalık belirtilerini hemen bize gösteren ve kendi kendini kolayca onarabilen bu müthiş organın bile başa çıkamadığı bir durum var; atopik dermatit.

Geciktirilen ya da aksatılan tüm tedaviler hayvanların daha ciddi sorunlarla karşılaşmasına sebebiyet verir.

Deri gücünün bittiği nokta.

Polenler, temizlik maddeleri, deodorantlar, parfümler, bitkiler, çeşitli kimyasallar ve dumanları, özellikle yiyecekler, böcekler, parazitler, bitki sapları gibi birçok etkene karşı derimiz kahramanca savaşır. Normal şartlarda sağlıklı bir canlının derisi bu alerjen maddelerin deri içine girmesine izin vermez. Fakat genetik, ırk yatkınlığı, çeşitli dermatoloji bozukluklar gibi bu bariyerin bozulduğu durumlarda alerjen madde deri içerisine girer ve orada kaşıntı, ileri safhalarda ağrı, kızarıklık gibi reaksiyonlara sebep olur.

Bulldog, Boxer, Dalmaçyalı, İngiliz Setter, Golden Retriever, Labrador Retriever, Minyatür Poodle, Pug, West Highland White Terrier, Shar Pei, İrlanda Setter, Fox Terrier atopik dermatitise yatkın ırklarıdır!

Kaşıntı, sadece başlangıç.

Petlerde deri problemleri öncelikli olarak kaşıntı ile kendini belli eder. Vücutta şekillenen kızarıklıklar, kabuklar, kabarıklar ve kepeklenme hayvanlarda bir deri problemi olduğunun önemli sinyalleridir. Özellikle yüz bölgesi, bacaklar, ayaklar, kulaklar en çok etkilenen bölgelerdir fakat atopik dermatitis dediğiniz zaman bütün vücudun da etkilenebileceği akıllardan çıkarılmamalıdır. Köpeklerde atopik dermatitis genellikle kulak enfeksiyonları ile birlikte seyreder ve köpeklerin derisi kızarık, nemli ve kaşıntıdan ciddi anlamda hasar görmüş bir şekilde olabilir.

Petiniz kendini kaşıyıp yalayınca, derisine daha büyük yaralar açmış olur; yaralara yerleşen mantarlar ve bakteriler ise ciddi enfeksiyonlara yol açar.

Düşünmeden hekime!

Petinizin derisinde anormal bir durum fark edince hemen veteriner hekiminize başvurmanızı tavsiye ederiz. Hayvan sahiplerinin problemleri geç fark etmesi, kaşıntıyı önemsememesi, gözlem yamaması deri problemlerinin şiddetlenmesine neden olur. Ne yazık ki, atopik dermatite yönelik özel bir tanı yönetimi ve semptom yoktur; veteriner hekiminiz sizden aldığı bilgilere ve petinizin muayenesi sırasında tespit ettiği bulgulara dayanarak çeşitli testlerin yapılmasını isteyebilir. Ayrıca hastalığın sebepleri arasında gıda ve çevresel etkenler de büyük rol oynayınca hastalığın tespit süresi uzun sürebilir. Hekiminiz, petinizi maruz kaldığı tüm etkenlerden arındırarak problemin kaynağını tespit etmeye çalışacaktır.

Hastalık çok

Dediğimiz gibi, teşhis temel olarak klinik bulgularla laboratuvar bulgularının birleştirilmesi ve diğer hastalıkların elimine edilmesi ile koyulur. Diğer bir taraftan atopik dermatit tanısını koyabilmek için deri kazıntısı ve deri sitolojisi ile de paraziter ve bakteriyel nedenlerin sebep olabileceği benzer hastalıklar elenmeli, endokrinolojik ve metabolik problemlerde ayırıcı tanı için göz önünde tutulmalıdır.

Alerjenlere dikkat!• Atopik dermatitis cildin çevresel etkenlere gösterdiği alerjik reaksiyon demektir. Genellikle çevrede bulunan bazı alerjenleri solunum, sindirim ya da deri temasıyla almalarıyla ortaya çıkar. Bu yüzden polenler, tozlar başta olmak üzere birçok etkene dikkat edilmesi gerekir. Genetiğe ya da çevresel etkenlere bağlı olarak gelişen atopik dermatitis hayvanların yediği gıdalar, polenler, tozlar, bitkiler, diğer alerjenler (pire vs.) ve endokrin hastalıklar (köpeklerdeki tiroit hastalığı gibi) gibi başka faktörlere bağlı olarak şekillenebilir ya da şiddetlenebilir.

Bu süre zarfında hekiminiz hastalığın semptomlarını hafifletmek için farklı girişimlerde bulunacak. Durumun ciddiyetine göre kaşıntıyı azaltmak ve enfeksiyonları önlemek için enjeksiyon yapabilir, deriyi güçlendirmek, iyileşmesini hızlandırmak için çeşitli haplar ve pomatlar reçete edebilir. Ayrıca köpeklere özel, siklosporin etken maddesini içeren yenilikçi maddelerle de atopik dermatitisin belirtileri azaltılabilir.

Ne yapabiliriz?

Sorumluluk sahibi bir hayvansever olarak petimizin huzuru için elimizden birçok şey gelebilir. Öncelikle, veteriner hekimimizin tavsiyesini ve reçetesini harfi harfine uygulamalıyız. Bu hastalık hafife alınabilecek bir durum değil; derinin iyileşmesi uzun sürer ve tekrarlanması için hekimimiz belki hayat boyu devam ettirmenizi gerektirecek yöntemleri tavsiye edecektir.

Kaşıntı şikayetinin azaltılması, cildin tekrarlayan fiziksel travmalara uğramasını önleyerek muhtemel cilt enfeksiyonlarının cilt enfeksiyonlarının gelişimine karşı korur.

Bunların yanında; petlerimizin bol sıvı tüketmesi, bulunulan ortamın nemlendirilmesi ve cildin sık kaşınılmasını engelleyerek irrite edilmesinden kaçınılması, lezyonların hafifletilmesine faydalı olan yaşam tarzı değişiklikleri arasında yer alır. En önemlisi ise, şikayetleri tetiklediği bilinen çevre faktörlerinden de uzak durulması gerekir.